NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
34 - (2664) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وابن
نمير. قالا: حدثنا
عبدالله بن
إدريس عن
ربيعة بن
عثمان، عن محمد
بن يحيى بن
حبان، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة،
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "المؤمن
القوي خير
وأحب إلى الله
من المؤمن الضعيف.
وفي كل خير.
احرص على ما
ينفعك واستعن بالله.
ولا تعجز. وإن
أصابك شيء فلا
تقل: لو أني فعلت
كان كذا وكذا.
ولكن قل: قدر
الله. وما شاء
فعل. فإن لو
تفتح عمل
الشيطان".
[ش
(المؤمن القوي
خير) المراد
بالقوة، هنا،
عزيمة النفس
والقريحة في
أمور الآخرة.
فيكون صاحب
هذا الوصف
أكثر إقداما
على العدو في
الجهاد وأسرع
خروجا إليه
وذهابا في
طلبه. وأشد
عزيمة في
الأمر
بالمعروف
والنهي عن
المنكر. والصبر
على الأذى في
كل ذلك.
واحتمال
المشاق في ذات
الله تعالى،
وأرغب في
الصلاة
والصوم والأذكار
وسائر
العبادات،
وأنشط طلبا
لها ومحافظة
عليها، ونحو
ذلك. (وفي كل
خير) معناه في
كل من القوي
والضعيف خير،
لاشتراكهما
في الإيمان،
مع ما يأتي به
الضعيف من
العبادات.
(احرص على ما
ينفعك) معناه
احرص على طاعة
الله تعالى
والرغبة فيما
عنده، واطلب
الإعانة من
الله تعالى
على ذلك ولا
تعجز ولا تكسل
عن طلب الطاعة
ولا عن طلب
الإعانة].
{34}
Bize Ebû Bekr b. Ebi
Şeybe ile İbnü Nurneyr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdullah b. İdris
Rabia b. Osman'dan, o da Muhammed b. Yahya b. Habbaan'dan, o da A'rac'dan, o da
Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)
«Kuvvetli mü'min Allah'a
zayıf mü'minden daha hayırlı ve daha makbuldür. Ama her birinde hayr vardır.
Sana fayda veren şeye çaba göster;
Allah'dan yardım dile ve
âciz olma! Başına bir say gelirse şöyle yapsam şöyle olurdu deme! Velâkin (bu)
Allah'ın kaderi, O ne dilerse yapar, de! Çünkü eğer (kelimesi) şeytanın amelini
açar.» buyurdular.
İzah:
Buradaki kuvvetten
murâd nefsin azimet ve niyeti ve âhiret hususundaki düşüncedir. Bu sıfatı hâiz olan
bir kimse cihadda düşmana karşı daha atılgan, ona hücumda dnha sür'atli, emr-i
bi'l-ma'ruf hususunda daha azimkar, eziyetlere sabır hakkında daha metanetli
olur. Namaz, oruç gibi ibâdetler hususunda da neşâtı çok olur.
«Her birinde hayır
vardır...» cümlesinden mıırad; kuvvetli mü'minde de, zayıf olanda da hayır
vardır, demektir. Çünkü iman ve ibâdet hususunda müşterektirler. Fayda verecek
şeye çaba göstermekten maksat Allah'a taâttır. Âciz olmanın mânâsı Allah'a taât
ve ondan yardım dileme hususunda tenbellik etme, demektir. Ulemâdan bâzılarına
göre şöyle yapsam şöyle olurdu... demenin yasak edilmesi, o işin olacağına
itikat edenler hakkındadır. Fakat bununla o işi Allah'a havale etmeyi isteyen
bu hükümde dâhil değildir. Delili Hz. Ebû Bekr'in mağarada iken; «Eğer
müşriklerden biri başını kaldırmış olsa, mutlaka bizi görürdü... sözüdür. Ancak
Kaadî îyâd bu sözün bir hüccet olamıyacağını; çünkü Hz. Ebû Bekr'in istikbâle
ait bir şey haber verdiğini, bunda kaderi red dâvası olmadığını söylemiştir.
Kaadî İyâd diyor ki : Bence hadisin mânâsı umumi bir nehydir. Lâkin bu nehiy
tenzih içindir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zira -lev- (eğer)
kelimesi şeytanın ameline yol açar. Yâni şeytan kadere çatmayı kalbe telkin
eder. Bu hususta vesvese verir sözü de bunu gösterir.» Nevevî'ye göre ise
hadîsten anlaşılan zahirî mânâ eğer kelimesinin faydasız yerlerde
kullanılmamasıdır. Ve nehy tenzih içindir. Ama bir kimse bunu Allah'a yapılacak
bir taat fırsatını kaçırdığı için söylerse zararı yoktur. Kelimenin hadîslerde
ekseriyetle mânâsı buna haml olunur.